Toplum olarak en büyük
problemimiz karşımızdakini anlamaya çalışmamak. Hal böyleyken birçoğumuz sosyal
ilişkilerinde sorun yaşayan bencil çocuklar olarak ortalıkta dolaşıyoruz. Evet, 20’li 30’lu vs. yaşlarında ilkokul
çocukları gibiyiz. Hani derler ya, “koca bebekleriz” aslında. Neden böyle
dedim? Çocukların iletişimi daha ilkeldir, hep “ben kazanmalıyım” mantığıyla
ilerler. Bazen kaybediyor gibi görünürken kazanılabileceğinin farkında
değillerdir. “Biri bana zarar verdi mi bende ona zarar vereyim, o bana
somurtuyor bende ona somurtayım,” hatta bir fazlasıyla karşılık vereyim. Örnekleri
çoğaltılabilecek olan bu tarz davranış şekilleri çocukların tek boyutlu
tepkileridir. Sık sık küserler, kırılırlar, dönemsel mutsuzluklar yaşarlar.
Ancak kırgınlıkları oyun esnasında kemikleşmeden telafi edilir. Yaş büyüdükçe
bu kırgınlıkların telafisi daha zor olduğu için, ilkel tepkiler yerine, empatik
tepkileri tercih etmeliyiz.
Bizler sosyal
ilişkilerimizde karşımızdakinin içinde bulunduğu ya da bulunabileceği ruh
halini fazla umursamıyoruz. Gelişmiş sosyal ilişkiler çok boyutlu olmalıdır.
Yani davranışımıza yön verirken karşıda oluşturacağı etkiyi düşünmeden,
aklımıza estiği gibi davranmamalıyız. 3 boyut teknolojisi evimizdeki
televizyona kadar gelmişken, bizler davranışımızı 3 boyut seviyesine çıkarmalıyız.
“Ya o kadar düşünerek hareket edersek yavaş çekimde yaşarız hayatı” demeyin.
Beynimiz çok hızlı bir şekilde birkaç alternatif ve sonuçlarını ele alır ve
sergileyeceğimiz tepki daha olumlu olabilir. Uzun sürdüğünü düşünsek bile,
arkadaşlıklarımızın zedelenmesindense böyle bir yol daha iyidir. O zaman
arkadaşlarımızın farklılıkları nedeniyle onlardan uzaklaşmaktansa,
farklılıklarının bilincinde olarak bir davranış geliştiririz. Onu kaybetmeyiz.
İş, aile, okul hangi
ortam olursa olsun daha gelişmiş sosyal ilişkiler her anlamda bizi başarıya
götürür. Bu noktada empatik davranışlar bizi farkında olmadan güler yüzlülük,
sevecenlik, yardımseverlik, anlayışlılık vs… gibi olumlu sıfatlarla
donatacaktır. Tepkilerimiz keskin olmaktan çıkıp daha ılımlı bir hal alacaktır
Böylelikle yaşamımızdaki birçok problemin arasına iletişim problemini de
eklememiş olacağız.
Bu konuda “Peki hep ben
mi anlayışlı olacağım ya karşımdaki? “ şikâyeti genelde olur. Davranışların
bulaşıcı olduğunu hatırlarsak bu sorunun cevabını da vermiş oluruz. Hem olumlu
davranış hem de olumsuz davranışlar bulaşıcıdır. Genelde biz nasıl davranırsak,
karşımızdakinden de öyle muamele görürüz.
“İstisnalar kaideyi
bozmaz”